Yapraklar güneşin batışını izliyorlardı. Renklerini koyulaştırarak karanlığa uyum sağlayacaklardı.
Tüm orman, uyumaya hazırlanıyordu. Akşamın gelişini haber vermekle vazifeli olanlar hariç bütün canlılar sessizliğe bürünmüşlerdi. Uyku öncesi hazırlıklar bitmek üzereydi.
Küçük Kelebek uyku hazırlığını yapmamıştı. Dikkate alınmamış olmalı ki uyku onun da kapısını çalmıştı. Uykusuz gözlerinin üzerinde duran kapaklar, kapanmak üzereydi. Elleriyle kapakları tutmaya çalıştı. Ancak ellerinde de kapakları taşıyacak takat yoktu. Göz bebekleri büyüdü, korkuyordu.
Küçük Kelebek’in çırpınışı Yaşlı Kelebek’in dikkatinden kaçmamıştı. Yüzündeki gülümsemeyi, sesinde saklamadan seslendi: “Cümbüş, Cümbüş!”
-Bana mı seslendiniz dedeciğim?
Cümbüş, yaşına hürmeten Yaşlı Kelebek’e “dede” diye hitap ediyordu.
-Evet, sana seslendim yavrucuğum. Seni biraz düşünceli görüyorum. Nedir seni böyle düşündüren şey?
-Ah dedeciğim! Sorma başıma geleni. Şu göz kapaklarım benim dünyaya açılan penceremi kapatmak istiyorlar.
-Belki de gözlerinin dinlenmesi gerek. Onun için, ışığı engellemeye çalışıyor olabilirler mi?
-Bilmiyorum… Gözlerim kapanmamalı. Gözlerim kapanırsa ben mahvolurum.
-Bak Cümbüş, hepimizin göz kapakları kapanır. Hem de her akşam. Ama hiç birimiz bundan endişe duymayız. Seni kaygılandıran başka bir sebep olmalı.
-Tırtıl olmak mı?
-Kelebek olmak güzel… Hele senin gibi renk cümbüşü bir kelebek olmak çok daha güzel… Ancak endişelenmen, ömrünü korkularının emrine vermen doğru değil. Şunu unutma Cümbüş; bir kelebek, kanatlandıktan sonra bir daha asla tırtıl haline geri dönmez. Kanatlarını çırptığın gün tırtıl olmaktan ebediyen kurtuldun. Artık istesen de tırtıl olamazsın.
İki kelebek arasında geçen konuşmaya kulak misafiri olan Âlim, Yaşlı Kelebek’e hak verdi. Kalemi eline alarak önündeki ceylan derisinin üzerine şu notu düştü: “Hayatta mutlu olmak için, uğruna yaşamayı göze alabilecek kadar güçlü bir hedefin olmalı.”
Gece düşünü, gündüz hayalini süsleyen bir hedef! Karamsarlık karanlığını giderecek, yaşam ümidin olacak…
Aklına her düştüğünde yüzüne tatlı bir tebessüm konduracak bir amaç!
Emin adımlarla maksadına doğru yürümeye devam edersin.
Tırtılı kelebeğe dönüştüren ilk adım, kanatlanmasıdır.
Bizler de başarıya kodlanmış bir bedene sahibiz.
Kimi zaman minik bir bebeğin yürümeyi öğrenmek için verdiği çaba örnek olur bize.
Adım atmak için kalkar iki adım sonra düşer, yeniden kalkar üç adım atıp düşer, yeniden ve yine yeniden…
Hep aynı heyecanla, aynı istekle, aynı arzuyla dener durur mütemadiyen.
Yürüyene kadar düşüp kalkmalardan hiç bıkmaz, yorulmaz.
Sen de “İnanıyorsan ve gerçekten yürekten istiyorsan yapabilirsin.”
Arzularını heyecanınla birleştirebildiysen, doğru yoldasın; devam et.
İstekler, emeller, hedefler dilde kalmasın.
Kalbine ve gönlüne indir, azminle bütünleştir ve başla!
Her şey sende başlar. Senin kalbinde filizlenir. Emellerin ile diktiğin bu filizleri, heyecan ve azminle sularsan; yeşerir, fidan olur, ağaç olur.
vermemektir.” (Mark Kay)
Kelebeğe dönüşmek isteyen herkesin atması gereken bir ilk adım vardır.
“Ya bismillah” deyip at ilk adımını.
Mucîb olan Mevlâ halk eylesin muradını.
Kaynak: Network Kariyer